2.06.2009

Unutmak istemediklerim



Küçük çocuk böylece beton zeminde koşmaya başladı, biliyordu ki günü geldiğinde bu yaşadığı güzel anılarını hatırlayamayacaktı. Zaman ve mekan kavramı onun için sadece geçmişin gölgesi olacaktı. Bunu ona anlatmaya çalıştığımda ise beni tanıyamadı, ben onun geçmişinde yaşayan geleceğinin uzantısıydım. O ise benim geleceğim de varlığını sürdüren geçmişimin uzantısıydı. Sebebini bilemiyorum, son zamanlarda yatağında uzandığında tek hatırladığı ise sadece o tatlı nostaljik hissin hafızasında bıraktığı tatlı akşam güneşli görüntü.

Hatırlıyorum veya uyduruyor olabilirim, 1994 yazında Heybeliada'a Coşkun'un evinde (mekanın adını böyle hatırlıyorum orası bizim yazdan yaza kiraladığımız evdi, Coşkun'un evi derdi annemler) terasta oturuyordum, aslında düşünüyorum da dün yaşadığım şeyleri unuturken bu Coşkun'un evi anım çocukluğumla ilgili kalan nadir anılardan. Herneyse, Coşkun'un eviyle ilgili anlatacağım anım çok enteresan değil, fakat geceleri kafamı yastığa koyduğumda hep bunu hatırlarım. Terastayız, arka planda hafif bir radyo müziği var kimi zaman statik haline dönüşüyordu bu müzik. Arkadan motor sesleri duyuyorum, çok tatlı bir şekilde. Hayır motorsiklet değil, adada o dönemlerde motorlu taşıt bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar vardı. Bu ufak denizde giden motorlardan, taka taka taka diye bir sesi var. İşte ben o sırada üstü kapalı terasta oturuyorum, büyük büyük annem birşeyler ile ilgileniyor, motorun sesi arkadan tatlı tatlı yankı yaparak geliyor, kilise çanlarını duyuyorum, hava çok tatlı bir akşam üstü, birazdan yemek yiyeceğiz sanırım, paramız var o dönemler mangal yapmak şimdiki gibi seneden seneye yaptığımız birşey değil, yemek için annemin çağırdığını duyuyorum.

Lanet olsun ki buraya kadar hatırlayabiliyorum, ciddi ciddi bunun gerisini hatırlamak istiyorum fakat hatırlayamıyorum, bu kadarını hatırladığımda bile korkunç bir huzurla dolup uyuyabilir kıvama geliyorum.

Gerisinde ne olduysa beni bu günlere getirdi, keşke hatırlayabilseydim.

4 yorum:

Monthius dedi ki...

Hepimizin var hatırladıkça huzur dolduğu hayalleri aslında. Unutmak istemediği, zor zamanlarında tutunduğu, hatırlayınca mutlu olduğu.

Özellikle bu aralar çok fazla hatırlıyorum bu tarz şeyleri. Bir gün devamını da hatırlarsın umarım o anının...

Mert Günhan dedi ki...

Yada hatırlayamasam bile yenilerini yaratabilirim

"Joy multiplies when it shared among friends, but grief diminishes with every divison, That is life. "

Ahmet Kamil Keleş dedi ki...

Çocukluğumu özlüyorum. Ama sadece 8 yaşımdan öncesini, Ankara'ya gelmeden önceki yılları. Farklı insanlar gibiydim, gelmeden önce ve geldikten sonra. (sebepleri çok farklı bir konu)

Geçmişe duyduğum özlemim bundan 1-2 yıl önce iyice artmıştı, Erzurum'da lojmanda ailemin çektiği kamera kayıtlarını bulup çocukluğumu izledim. Hatırlamak istediklerimi hatırlamaya başladım; lojmanın bahçesindeki halka şeklindeki demirleri, ablamla ve babamla karla oynadığımız kış gününü, doğumgünümü... Kasetlerin yarısını izleyebildim, o kadar güzeldiler ama o kadar da ulaşılmazdılar ki gerisini izlemeye dayanamadım.

Fotoğraf albümleri ve kamera kayıtları geçmişi hatırlatmak için faydalıdır, ama geçmişi asıl hatırlatacak şey günümüze ait, alakasız yerlerden çıkan ayrıntılardır. Kendini mutlu hissettiğin bir akşam bir akşamsefasının kokusunu duyacak ve o akşam neler olduğunu hatırlamaya başlayacaksın.

Mert Günhan dedi ki...

Harika bir yorum, teşekkür ederim. Zevkle okudum.