30.12.2009

Dread





29.12.2009

Mutfak

erken uyurum.
kapımda kilitler.
benimkisi paranoya olmaktan öteye gider.
helâya gitmem.
sakıncalı her yer.
odamdaki küçük şişe çişim için beni bekler.
korkuyorum ben herşeyden
asla tanışmam yeni birisiyle.
yetinmeyi bilenlerden sayılırım günden güne.
odamda herşey.
dışarısı niye?
bakarsın çürümüş kalbim, yaptıklarımdan kendime
korkuyorum ben herşeyden
korkuyorum ben herşeyden
korkuyorum ben herşeyden
korkuyorum ben herşeyden

28.12.2009

Yapmak Yıkmaktır

Yeni yıldan beklentilerimi bilmiyorum, kendimi tanımadığım gibi. Neler yapabileceğimi bilmiyorum, artık bu konuda düşünmüyorum. Basit olmasını istiyorum sanırım artık çoğu şeyin, basit olsun.

Daha kötü şeyler yaşamam diyordum fakat 2009 benim için hayatımda gördüğüm en büyük ihaneti yaşadığım sene oldu, aynı zamanda hayatımda olmadığında "yapamayacağım" şeyler var diyordum 2009 yılında, bunun doğru olmadığını gördüm.

Yapabiliyorum.

2010 Yılından fazla bir beklentim yok çünkü 2009'un sonu bana istediğimi verdi, harcanmış 1.5 yılımı bana geri veremeyecek belki hiç bir şey fakat her zaman olduğu gibi yaşadıklarım beni öyle farklı noktalara götürdü ki, buna müteşekkürüm.

24.12.2009

Arcana'nın Son Günü


Korkuyla bekledik hepimiz, korkuyla. Yere göğe sığdıramadığımız tanrılar, değer verdiğimiz o büyük tanrılar,herşeyiyle beklediklerimiz ve herşeyiyle bizi sevenler. İhanet ettiler.

Koca gezegende o kadar az kişi kaldık ki artık, herşey yok olmuş gibi, herşey kurumuş, herşey çorak ve koyu sarı renkte. Uzun zamandır inandığımız tanrılar dövüyorlar dünyayı sanki çekiçle bir demire vurur gibi vuruyorlar. Her sallantıda gökyüzü başımıza yıkılacak gibi oluyor, son kalanlarla beraber her gecemiz korku içinde geçiyor. Sığınağımızın tepesinde kilometrelerce büyüklükte varlıklar, dünya sallanıyor her adımlarında. Gözlerimiz göremiyor artık, zehirli bulutlar yeşil gece ışıkları ile karışıyorlar güneş battıktan sonra, bu ışıkların ardında devasa boyuttaki tanrılar, her gece savaşıyorlar, bulabildiklerini öldürüyorlar, bizi öldürüyorlar. Belki bunu istemiyorlar fakat biz fazla küçüğüz, onların önem verdikleri ölçütlerde olamayız.

Günler geçmiyor, sığınakta sadece bir avuç insanız, diğerlerinden haber alamıyoruz, nerelerdeler bilemiyoruz, tek bildiğim hissettiğim nefret, herşeye karşı.

Hiç başınıza geldi mi? Bazen bir nefret duyarsınız, bu yaşadığınız birşey olabilir, bu size ihanet eden birisi olabilir, bu sizin sevdiğiniz birisinin ölümünden sonra kabullenemediğiniz için tanrıya duyduğunuz nefret olabilir. Kara, dipsiz, sonu olmayan bir nefret.

İşte bundan bahsediyorum, ancak dünya yandığında acımın dineceğini düşünüyorum, ancak herkes öldüğünde, dünya üzerinde tek bir canlı varlık kalmadığında dinecek kadim acım.
Bu koyu kan kırmızısı nefretim vücudumda,ruhumda,bütün korteksimde cayır cayır yanıyor. Her geçen gün ruhumu biraz daha bitiriyor, yakıyor, azaltıyor, kullanıyor. Aynı benzinin ateş alması gibi, insan kalıntılarını görüyorum rüyalarımda bazen. Kilometrelerce büyüklüğünde cesetlerden ve kemiklerden oluşmuş insan kalıntıları. Elime benzini alıyorum ve alttan itibaren boşaltıyorum, hepsini yakıyorum usulca ve ısınmaya başlıyorum.
Harika bir duygu. İnsanların hepsi cayır cayır yanıyorlar ve ben sadece izliyorum, nefretimin ruhumu tüketmesi gibi, o beni tükettikten sonra rahat bir şekilde toprağın üzerine atıyorum kendimi, yıldızlar hala görünüyor, yıldızlar hala çok güzel, yıldızlar hala çok duru...

Pek çok şey düşünüyorum, kimi zaman kozmik şeyler, kimi zaman Tanrı'nın kendisi, kimi zaman unuttuğum geçmişimden tanıyamadığım veya hatırlamadığım silüetler ve çocukluk anılarım.

Ne kadar yıl geçti? Bin? İki bin? Ne kadar çok farklı gerçeklikleri dolaştım? Nerelere gittim ve neler yaşadım?

Bunları yaparken asla yalnız olmadım, kimi zaman benim kadar güçlü pek çok yoldaşım yardımcı oldu bana, kimi zaman bizzat kendim başka boyutlardan veya gelecekten gelip el uzattım kendime. Ama hep yanımda ruhumun yarısı vardı. Baphomet oğlu Orexis hep benimleydi. Bana güç verdi, beni korudu, kimi zaman feda etti kendisini benim için fakat asla yılmadı.

Artık oda gitti, iblislerin ve meleklerin soyu kuruyalı yüzlerce yıl oldu, sadece efsaneler ve eski ahitlerde yaşıyorlar artık, benim şahit olduğum şeyleri anlatsam bile kimse inanmaz. Bütün astral kapılar, bütün paralel gerçeklikler yok oldu, insanlığın tek Tanrı'sını ise kendim öldürdüm ellerimle zira Lucifer aynı şekilde.

Korkunç güçlere hükmettim, farklı gerçekliklerde kendi egomu tatmin etmek için istilalar başlattım, gezegenler yönettim.

Herşey oldum ama herşey, bütün herşeyi yaşadım. İnsanlığın potanisyelini ve limitlerini gördüm, hiç tahmin etmezdim kendi limitlerimi göreceğimi. Ben ki normal bir insanken bir Tanrı'dan fazlası olma mertebesine ulaşmış bir varlıktım, insan olarak ölüyorum, öleceğim.

Orexis gittiğinden beri hiçbir gücümü kullanamıyorum, kendimi korumak için kılıcımı bile kaldıramaz haldeyim, vücudum yaşlanmıyor hala, Orexis'in bana bıraktığı hediyelerden birisi bu, yaşlanmıyorum ve hasta olmuyorum fakat ölümsüz değilim, bir kılıç darbesi veya bu sığınaktan uzak kalırsam öleceğim kesin. Psikolojik sorunlar ise Orexis artık zihnimi güçlendirmediği için tohumlarını salmış durumda, paranoya, depresyon, insan olmanın getirdiği bütün negatif şeyleri yaşıyorum artık, hoşuma gitmiyor, bunu istemiyorum.

Biyolojik anne ve babamın bana koyduğu ismi unuttum, yüzlerce farklı isimler yüzlerce farklı diyarda biliniyorum fakat gerçek ismimi bilmiyorum, trajik...

Sığınağın tepesinden sesler geliyor, büyük ihtimalle yakınlarda "tanrılar" savaşıyor, günün birinde bu sığınağı bulacaklar ve öleceğiz...

Bir Tanrı'dan az ve bir insandan fazlayım...

13.12.2009

Kırılmayacak Hatır - Deniz Cem Demir

Evet yazmayacağım bir daha bloguma. Alttaki en sondu fakat başlıktan anlamayacağınız üzere rica edildi. En azından uzun bir süre yazmayacağım. Nedeni kişisel aslında, biraz yalnızlık biraz yabancılık. Türkiye'yi oluşturanlardan ayrı ayrı tiksindiğim şu günlerde teker teker, her kümeden rahatsız eden binlerce konu birikmesinden aslında çektiğim şu acı.

Farkettim ki, hayır... Farkettik ki uzun zamandır konuşmamışız. Olan bitenin farkında değilmişiz. Kelimelerin benim ağzımdan çıkması, düşüncenin benim kafamda oluşması ben, ben, hede höt yapmaz beni. Çünkü ben ben değilim.

Sizler bilmezsiniz bunu. Ben dememenin ne olduğunu, benlikten çıkmayı ve bütün olmayı. Çıkan şeyler bizden çıktı gençlik. Biz... Birinci çoğul olup hala şahısın temel özelliklerini korumak nedir bilmezsiniz ey ikinci çoğul şahıs. Toparlanıp bir kümese biz tıkmadık sizi. Kendi kendinize oldunuz birey birey bir küme.

Bakın asla anlamayacağınız bir yazı bu. Çünkü kişisel değil. Bizlerden söz konusu, birler değil. Sıfırdan mı başlasak?

Başlangıçlar önemli değil gençlik. Önemli olan siz. Siz nesiniz? Bunu cevaplandırabilir misiniz? Ne olduğunuzu şu ana nasıl geldiğinizi uzun uzun yazabilir misiniz? Yoo hayır, ebediyatıp edebiyat parçalamaktan hayatı sorgulamaktan bahsetmiyorum. Yaşınız gibi davranabilir misiniz? 15-16-17-18? Parçalanan, sorgulayan, çok yazan ve sonucunda saçmalayan bir gençlik olmak yerine birazcık o ikinci hanelerin önündeki 1'e yakışır olsanız? Değer bilseniz, saygı duysanız belki biraz basit olsanız kısaca kasmasanız?

Bakın gelin sizlere Biz'den bahsedeyim. Biz nedir biliyor musunuz? Biz tenefüs zilini savaş çağrısı olarak duyup cetvellerle düello yapmaktır. Birbirimizden utanmadan çekinmeden, cinselliği pornoyu ve her geçen gün uzayan pipi boylarımızı görüp, iğrenmeden çekinmeden ve gay olmadan topluca 31 çekmektir. Öncesinde Biz, ilk pornoyu beraber izleyip, suç işlemiş misali cd'yi saklamayı fikir birliğince reddedip, camdan dışarı atmaktır.

Biz, dersane çatılarına çıkmaktır. Derse geç kalıp dersi "tröölll"lemektir. Okul çıkışı toplanıp, mahalledeki lüks siteye kaçak girip güvenlik kameralarına el hareketi yapmaktır. Köpeklerden kaçmaktır. Okuldan kaçalım deyip 2 saat anne babalarımız evden gitsin diye apartman boşluklarında saatlerce oturmaktır.

Biz olmak, ayna kırıp dizini yarıp 30 dikiş yemeğe rağmen okula gidip, 3 gün önce bowling oynarken ayağını kıran arkadaşınla göz göze gelip kahkaha atmak demektir. Biz olmak, kek yutup ölümden dönmek demektir. Biz olmak, yara izi demektir.

Biz olmak aynı anda konuşmamak da demektir, bunu hiç düşündünüz mü? Aradan 2 gün geçse bile kopmamak, 2 ay bırak 2 yıl geçse bile hala aynı zevklere sahip olmak demektir. Hala aynı şeylere gülmek, aynı şeylere sinirlenmek demektir. Niye konuşmıyorsun insan bir arar deyince sen aradın mı ki deyip kitlenmek demektir. Konuşmayı, muhabbet etmeyi korkmadan bir anda bıçak gibi kesmek demektir. Yıllarca arkandan konuşulsa bile affetmek demektir. Yolda karşısına çıkıp yakasına yapışıp "Ben bunu hakedecek ne yaptım??" diye hesap sormak demektir. Biz olmak yakana yapıştı diye korkudan titremek, yakasına yapıştın diye de sinirden titremektir.

Biz olmak birbirine hayran olmak demektir. Yaptıklarına, düşüncelerine saygı duyup durduk yere bunları düşünmek demektir. " Nasıl böyle davranabiliyorsun ki senin yerinde olsam ağzını burnunu kırmıştım" diye merak etmektir. Aynı şeyi yaşadın mı da gidip "Haklıymışın, cidden ağzını burnunu kırmadım" demektir.

Biz olmak evet oyun oynamak demektir, film izlemek, müzik dinlemek, kitap okumak demektir. Fakat şu an olduğunuz yaşlarda atıp tutmadan, forumlara girmeden oyun oynamak demektir. Biz olmak karşılık beklemeden çat diye karşısına çıkıp 4 tane cd vermektir üzerine ellerinle kapak yapıp. Biz olmak, adsl bile olmadığı zaman toplanıp MMO oynamak demektir. İngilizcemiz bile yetmese, anlamasak bile aynı anda 6 kişi bir oyuna başlamak demektir.

Biz olmak buluşmak demektir ve her buluştuğunda bambaşka konular hakkında konuşmak demektir. Biz olmak, gecenin köründe habersizce arkadaşının balkonundan evine girmek demektir. Çığlığını duyan annesinin seni görüp hoşgeldin deyip gülme krizine girmesi demektir. Biz olmak, babaanne ben geldim deyip boyalı saçları yıkayıp okula dönmek demektir. Senin annen çok korkunç olm, izin verir mi ki diye kafa patlatmak demektir.

Biz olmak bu kadar şey yaşamaya rağmen hala ağlamak demektir. Hiçbir şeyin yetmemesi demektir. İçinin hala içini yemesi demektir. Ve yanında hiç kimsenin olmaması demektir. Böyle yap, şöyle yap diyecek, şunu dinle bunu ye bunu oyna bunu izle dicek kimsenin olmaması demektir.

Biz olmak, biz bize olmak demektir.

Biz olmak, bize bir şey diyecek birinin olmaması demektir.

Biz olmak, bireyliğini hiçe saymak... Biz olmak sadece BİZ olmak demektir.

Siz olmak nedir?


13 Aralık 2009 Pazar - Deniz Cem Demir - Namı diğer DCD

12.12.2009

Rough Hands


was I left behind?
Someone tell me, tell me I survived.
Don't look so surprised that I'm home, but just for tonight.
With rough hands and sore eyes
so don't speak, I am tired.
Let's just live through this lie.

She says i swear too much,
she says a lot of things,
well I'd swear every other word if I could
for her I'll make an attempt.
Sometimes love isn't about how much someone suits you
but how much you're willing to change to suit them.

All my bones are dust,
(Two people too damaged too much too late)
and my heart's sealed with rust.
(Two people too damaged too much too late)
These hands will always be rough.
(Two people too damaged too much too late)
I know this won't count for much.
(Two people too damaged too much too late)

One day my hands were too soft,
one day she said, "I'm tired".
one day her clothes were on my floor,
one day, empty bottles.

Well I'm not saying she's my last.
I'm just saying that she could have been,
it doesn't matter how rough these hands get.
It doesn't matter cause I'm not her man.

Rough hands
rough days,
rough hands
rough nights,
rough hands,
rough season,
rough hands,
rough fights...

All my bones are dust, (rough hands, rough days)
(Two people too damaged too much too late)
and my heart's sealed with rust. (rough hands, rough season)
(Two people too damaged too much too late)
These hands will always be rough. (rough hands, rough days)
(Two people too damaged too much too late)
I know this won't count for much. (rough hands, rough season)
(Two people too damaged too much too late)

7.12.2009

Otobüs

Otobüs geliyor
Bense durakta
Bekliyorum
Usulca
Bir elimde sigaram,
Diğerinde çantam
Otobüs durağının yanında
Sigara ağzıma girdi
Vücuduma işledi
Derken otobüs geldi
Bindim otobüse gezdim
Her kıyıya köşeye
Ve dedim ki kendi kendime
Ah hayat
Koşan arabalar
Yürüyen Martılar
Ah hayat
Rengarenk kitaplar
Acı dolu hayatlar...