28.06.2011

Gece Gelen Durumlar

Böyle bir takım geceleri gelen durumlar. Arkada çalan Dhafer Youssef, yağlı boyanın alıştığım kokusu, kağıt hışırtısı.

Çayın acı tadı.

Biraz da kendim için, dumanlı demliğin ısısı.

Penceremden gelen hafif esinti, düzenli bir masa, üzerinde okuduğum kitap.

Hadi bu son yazı olsun bari, bir takım gece gelen durumlar ile birlikte.

19.06.2011

Dark Passenger

I just know there’s something dark in me and I hide it. I certainly don’t talk about it, but it’s there always, this Dark Passenger. And when he’s driving, I feel alive, half sick with the thrill of complete wrongness. I don’t fight him, I don’t want to. He’s all I’ve got. Nothing else could love me, not even… especially not me. Or is that just a lie the Dark Passenger tells me? Because lately there are these moments when I feel connected to something else… someone. It’s like the mask is slipping and things… people… who never mattered before are suddenly starting to matter. It scares the hell out of me.

13.06.2011

Kötülüğü Kırmak, Alışkanlıkları Geride Bırakmak

Dünya kendi içinde korkunç bir yerdi zaten. İnsan ırkı, savaş, insanların kendi aralarında, yaşadıkları sosyal yapılanma içinde psikolojik olarak hayatta kalmak için birbirlerine söyledikleri yalanlar. Gerçeklerin verdiği mutluluğu daha fazla acı verici kılıyordu. Çünkü bardak ne kadar dolu olsa bile, boş olan o dudak payı dediğimiz kısım vardı, güzellik her zaman çirkinlik getirecekti ne de olsa, hiç bir şey mükemmel değildi ve hiç bir şey mükemmel olmayacaktı. Gerçek buydu, yalınlık buydu, yaşamın tek gerçeği, hiç bir şeyin saf, güzel ve pozitif kalmadığıydı.
Toplum ise sürekli değişen ve kendi içinde çeşitli yönlere evrilen yaşayan bir organizmaydı. Ben de bu toplumun parçasıydım, ben de yalan söyledim, ben de boyumdan büyük cümleler kurdum, ben de imkansızı istedim, aç gözlülük yaptım, ben de diğer herkes gibi yaşadım, elimden geldiğince bir takım değerlerimi koruyarak, sizlerin arasında, kendim olarak yaşadım.
Doğduğumuz günden itibaren, ismimiz belirlidir, belki daha öncesinde, dini inançlarımız çizilmiştir, bizim için önümüzde yürümemiz beklenen bir gelecek vardır, bir takım planlar ve bir takım hayaller yüklenir omzumuza. Bunlara ya layık oluruz, bunları ya kendimizin verdiği kararlar kategorisine sokarız, ya da bunları inkar eder, kendimize ayrı bir yol çizeriz, çizdiğimizi sanırız, kendi kendimizi ya aldatırız, ya da kendimize gerçek oluruz.
İnsan için en zor şeylerden birisi kendine karşı gerçek olmaktır, hislerine karşı gerçek olmaktır, yaşamına karşı, yaşadığı düzene karşı gerçekçi olmak, gerçek hislerini kabullenmektir.
Yaşadığınız şeyler olup bittiğinde, kendinize gerçek kaldığınızda, kendinize yalan söylemediğinizde, o zaman acı bir nebze hafifler, o zaman yaşam bir nebze değişir gözlerinizin önünde, gücünüzü farkettiğinizde, bilirsiniz, bir şeyleri değiştirebilecek gücünüz her zaman vardı, sadece zamanı kullanmadan bir takım şeyleri değiştirebilmekti her zaman sizin için sorun.
Alışkanlıklar, hayaller, idealler ve yaşam tarzı, bunların hepsi, gelen koşullar, içinizden gelen istekler doğrultusunda değişebilen şeyler. Sürekli olarak kendinle ilgili farkındalık kazanmak, sürekli olarak gelişmek, sürekli olarak ardında seninle ilgili olan ve sana kötü olduğunu düşündüğün şeyleri arkanda bırakmak, bunlara sana fiziksel anlamda acı veren fakat senin keyif aldığın olguları bırakmak dahil, sigara gibi.
Kendi hayatın ile ilgili değişimleri, “ben bunu yapabilirim” demeden önce yapmak şüphesiz en önemli insan özelliklerinden birisi. “Zararın neresinden dönersen kardır” lafı belirli bir değer taşısa bile, geçerliliği olsa bile, o zararı görmeden önce geri dönmelisin, çünkü o noktadan sonra yaptıkların, yapacaklarının belirtisi oluyor, çevrende seni tanımlayan, sana değer veren insanlar oluyor üzülenler, kırılanlar ve tekrar acı çekmemek için inanmak istemeyenler. Bu noktaya gelindikten sonra, şunu anlamalısın ki, karşındaki insanın canı yandıktan sonra, sırada sen varsın, senin canın yanacak, artık kendin için yapmalısın, kendin için değiştirmelisin kendini.