30.03.2010

Ne Olsun Fakat Hangisi?

Bundan böyle burada sadece yazı yazacağım, eskiden gavurların "Image Post" dediği olayı burada yapardım fakat artık bu iş için Tumblr olduğuna göre (ve bir süredir kullanıyorum) burada bu haltı yemenin bir alemi yok açıkçası.

28.03.2010

Selüloid Oğlu

Öyle şeyler yazmak istiyorum ki mideniz bulansın, kusun, kendinizden utanın, öyle bir dünya yaratmak istiyorum ki okumak göt istesin, öyle ağır seviyede edebiyat yapmak istiyorum ki burnunuzdan beyin sıvılarınız aksın, okuyamayın, anlayamayın, her cümlesinde ağır bir zuhur mevcut olsun.

Ben bütün kalbimle ve samimiyetimle itiraf ediyorum ki insan öldürmek istiyorum, fakat silahla, bıçakla veya başka türlü iletişim kuramayan insansıların kullandığı ölüm aletleriyle değil, ben yazdıklarımla, çizdiklerimle, söylediklerimle katil olmak istiyorum.

Günün birinde bu seviyeye geldiğimde sevdiklerinizi benim yapıtlarımdan uzak tutun, yoksa büyük bir zevkle onları alırım ve zihinlerine tecavüz ederim.

18.03.2010

Paradigma

Tam anlamıyla bir yaratık, biraz insan, bazı zamanlar, bazı bazı, içindeki duyguları tarif edemeyen ve virgüllerle kesmek istemeyen ifadesel çağrışımın öncülerinden.
Anlatmak istediklerini ise tam anlatamıyor,kavrayamıyor atmosferi,anlayamıyor gerçekliği,sürekli olarak oksijensiz ve kırılgan,yaşamak istiyor.

İsmi vardı,ismi var aslında, kullanmaktan kaçınıyor belki, kendisine verdiği isimler, diğer insanların ona verdiği isimler, hepsi aslında ahmakça, hepsi aslında gereksiz, hepsi aslında metaforik. Tanınmıyor, tanınmıyor, tanımlanmıyor.

Korkunç bir ahlak mücadelesi bu, kendi benliğinde verdiği, son bir gece çirkin olmasının getirileri aslında bunlar, kendisi anlayamıyor, anlatmak istiyor fakat diğerleri de anlayamıyor, deli diyorlar, planörü var arkasında, Ikarus gibi uçmak isteyip uçamayanlardan.

Geçmişe ve geleceğe uzanan bir ayna düşünün, işte budur ondan kalanlar. Bütün varlıkların yürüdüğü çizgide bir fark yaratmak isteyip sürekli düşenler gibi, bilirmisiniz onların hikayelerini?

Kendi benliğinizle uğraşmaktan o kadar çok kendiniz haline geliyorsunuz ki (aslında hepsi tek bir organizmaydı, hep bir organizmaydı, hep bir organizma olacaklar) şüphesiz ki hepiniz tek bir varlık olmak isterdiniz, nokta koymak belki herşeye, Tanrı'nın evinde, yüce Domus Mundi.

Yağmurlar yağarken kendisi dışarıdan gelen o eski nostaljinin sesleriyle yaşıyor, hepsi birbirini tekrar eden tren rayları gibi üzerine yıkılıyor aslında, neden bunca yok ediliş mevcut sanıyorsunuz? Hepsi sizin içinizde ayrı oluşan evrenler ve dünyalar, galaksiler belki, varoluş ve hiçlik, kavramsal boşluk, çağrışımların birer parodisi, yaşanan paradigmaların kendi içinde çelişkileri ve ne dediğini bilmeyenler.

Herşeyi ve herkesi yok etmek ise tek kurtuluşu, bir nevi istiyor aslında üzerinde bulunduğu gerçekliği kırmak, vücudu ise yalanlar ve günahlarla kaplı ki günah aslında şüphesiz günahkar düşman olan Tanrıların buluşuydu, bize yedirdiler bunları.



Serbest Çağrışım

Ve ölür sosyal hayatın yalancı fahişesi.

Tasavvuf sosyal hayatın neresinde, fobinin hayatı nasıl olur?

Ölür ironik hayatın sosyal fahişesi bile ölür.

Ölmeden mezara koyuyor.

Dilovası'nın psikolojisini pek güzel anlatıyor.

Ben bundan çok rahatsızım.

Kafasına koymuş yapacak.

Bedenlerde metafor ve biraz saydam.

Ne konuştuğunu bilmen gerekir, sosyal düzen ve kamu bunu gerektiriyor.

Mütemadiyen hep vardılar zaten, hepinize söyleniyor, dinleyin.

Ve böyle o kadar kötü yazıyorlar ki, kusasım geliyor okudukça, iğrenç dijital fahişeler,birbirlerini pazarlıyorlar,rant meselesi.

Ki bu mümkün.

15.03.2010

Bir Buluşma Sonrası Raporu – Wizards of Istanbul VI

Evet, sevgili WoI sakinleri, bir buluşmanın daha sonuna geldik, aşırı yorgunluktan dolayı buluşma raporumuz ve fotoğraflarımız bir gün gecikti mazur görünüz. Öncelikle hepinize katılımlarınız için teşekkür ederiz, her Wizards of Istanbul’da yeni katılımcılar görüyoruz ve bu bizi mutlu ediyor. Bu ay oyuncularımdan Betül’ün dünyalar tatlısı oğlu Durukan WoI’ye geldi, küçük yaşına rağmen Pathfinder Arena’da Serkan’ı,Can’ı ve onun karşısına çıkmaya cüret eden herkesi elemental saldırılarıyla perişan etti, bu olay bize “Büyü yaşta değil baştadır” sözünün doğruluğunu kanıtladı ve İstanbul Büyücüleri en yeni katılımcıları olan Durukan’ı aralarına kattı!

İşin gerçeği Rol Yapma Oyunlarına artan bu ilgi bizleri çok mutlu ediyor, daha önceki yazılarımızda ve bize gelen maillerde belirtiyoruz fakat buradan bir kez daha söyleme ihtiyacı hissediyorum, Wizards of Istanbul her yaştan oyuncuyu arasında görmekten gurur duyan bir topluluk, FRP ve RPG bilginiz hiç önemli değil, sırf öğrenmeye bile gelebilirsiniz, bu bizi onore eder. Wizards of Istanbul sizi istiyor!

Peki bu WoI’de neler oldu? Neler yaptık? Hangi oyunlar oynandı? Öncelikle Serkan Özay’ın Marvel masasında oyuncular envai çeşit X-Men karakterini canlandırıp kötü adamların kafalarına kafalarına vurdular, Serkan Abi boğazı rahatsız olmasına rağmen bana mısın demedi ve hizmetindeki kötü adamları kullanarak oda oyuncularının kafasına kafasına vurdu.

Emre Çanayaz Kumran Harabeleri yerine Hunter : The Reckoning oynattı, “Çocuk Yiyen” lakabını gururla devam ettirdi, oyuncuları bir bir “Çocuk Yiyen” isimli yaratığın midesine inerken o kahkahalar atarak ada çayını yudumladı.

Semih Sevinç’in oyuncuları biraz geç kaldılar bu sebeple bir oyuna oturmamış arkadaşları Semih’in oyununa oturttuk, Karanlıklar Dünyası masası daha sonra kendi oyuncularının gelmesiyle WoI’nin en kalabalık ikinci veya üçüncü masası haline geldi, oyuncuların kimi yerlerde terör dolu bakışlarına şahit oldum, kim bilir ne gibi “Varlıklar” ile uğraşmak zorunda kaldılar?

Sezer Tuncel’in D20 Modern masasında ise oyuncular Fütüristik bir İstanbul deneyimi yaşadılar. Çok fazla dikkat edemedim fakat İstanbul’da oyuncular ellerinde çeşit çeşit silahla koşturmaktaydı yanılmıyorsam.

Eskişehir’den gelen onursal hikaye anlatıcımız Ozan Korkmaz yaşadığı bilet problemi yüzünden biraz geç kaldı, yorgun olacağını düşünmüştüm fakat en son kendisini Hunter:The Vigil masasında oyuncularına büyük bir zevkle karanlıklarda gezinen yaratıkları avlayan “avcılar” ile ilgili garip gurup hikayeler anlatırken gördüm, ilaçlarımız da kurt adam kanı falan mı varmış neymiş? Aman diyeyim!

Candaş Tekman…Evet bu isim çok tehlikeli işte, her organizasyonumuzda yanımızda olan biricik Candaş Tekman pamuk gibi oyunculara sahipti! (Kendisinin beyanatıdır) Günün sonunda oyunları biten arkadaşlardan bir iblis ekibi toparlayıp onları oyuncularının üzerine salarak günün LARP aksiyonunu gerçekleştirmiş olduk, Nomine Patre! Spiritus Sancti!

Mehmet Ortaç, yani namı değer “Mortaç” Mage: The Ascension masası açmıştı, oyuncular masaya oturdukları andan itibaren paradokstan paradoksa koşup birbirlerinin göz renklerini, saç renklerini değiştirdiler, gerçeklikten gerçekliğe koşup varlıklarında anlam arayışlarına çıktılar, büyük ihtimalle organizasyonun en felsefi masalarından birisiydi, aynı zamanda ben bu masada bölüm sonu canavarını oynadım, çok eğlendim, bütün oyuncuları başka bir gerçekliğe yolladım.

Günhan Oral’ın Amber masası en keyifli masalardan birisiydi belkide, zarsız bir sistem olan Amber’in nasıl birşey olduğunu en çok merak edenlerden birisiydim, bu sebeple sürekli olarak yanlarına gidip onları izledim, çok eğlenceli bir oyun sistemine benziyordu, özellikle oyuncular karakterlerini yaratırken ekstra puan almak için (yanlış söylemiyorsam) çeşitli şiirler veya metinler okuyorlar, bu benim çok hoşuma gitti gerçekten, aynı zamanda bolca güldüklerini duydum, birde gidip bu masada şirret bir anne karakteri oynadım.

Berkay Şentürk’ün masası ise büyünün ve kılıçların bir arada şarkısını söylediği bir masaydı, aynı zamanda en geç vakte kadar süren masaydı yanlış hatırlamıyorsam, oyuncular uzun bir macera yaşamış olsa gerek!

Birtan Okçu ise kendi yazdığı Inaress evreninde bir macera yaşattı oyuncularına Element Lord’larının dönüşüyle yaşanan kaos ve karmaşanın ortasında zorlu bir göreve gönderilen oyuncular umarım sağlık sigortalarını yaptırmışlardı.

Aydın Can Gür elinde olmayan sebeplerden dolayı ne yazık ki masasını açamadı bu sebeple onun yerine Özgün Güneş bir Cthulhu masası açtı, aslında Alien vs Predator masası açacaktı fakat ben AVP evrenine uyuz olduğum için onunla kavga edip Cthulhu’ya çevirdim. (Şaka tabii,Özgün’le kavga etsem dayak yerdim, adamın Strength 20)

Son olarak Can Arabacı’ya geliyoruz, WoI’nin en sansasyon yaratan masalarından birisiydi, 6 yıl önce oyun oynatmayı bırakan Can, geri dönüşünü WoI ile birlikte yaptı ve hatta arkadaşı Can Ağırkaya’yı kafalayarak oyunu için muhteşem bir fragman bile hazırlattı, çok hazırlıklı gelmişti kendisi. nWoD sisteminde Mass Effect oyunu oynattı, fakat asıl sansasyon olmasının sebebi masasındaki oyuncu ve izleyici sayısının 10′a yakın olmasıydı, sürekli olarak yanlarına gidip “Ne Mass Effect’miş kardeşim ya!” diye isyan ettim, bu masada da bölüm sonu canavarını oynadım, herkesi dövdüm.

Evet, sanırım kimseyi atlamadım, tabii bütün bunlar olurken biz ortada Pathfinder Arena ile ilgileniyorduk, oyuncular arada bir buraya gelip, 5.Seviye bir karakter yaratıp birbirini dövüp gidiyorlardı, gelecek ay Arena devam edecek, aslında aylık bir arena skor tablosu yapsak iyi olur, kim ne kadar çok adam dövmüş diye, tabii Durukan ilk sırada olacaktır büyük ihtimalle.

Öte yandan Lizards of Istanbul’da ise benim Ankara’da yaşadığım tuv…pardon yanlış yer!

Arkadaşlar, harika bir organizasyondu, sizler olmasanız hiçbir anlamı olmayan bir organizasyondu, sizlerle anlam kazanan bir organizasyondu, hepinize geldiği için tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Gelecek ay pek çok Convention, pek çok organizasyon olacak Türkiye genelinde, yani rol yapma oyunlarına doyacağız, WoI’de sizlerle olacak tabii ki, her ay daha iyisini daha güzelini yapmaya çalışıyoruz, şu ana kadar pek bir fark göremeseniz bile o günler inanın çok yakındır, kendinize çok iyi bakın a dostlar!

Gelecek WoI ile ilgili bir spoiler vereyim sizlere; Bahar geliyor malum, bu ne demek? Havalar ısınacak demek. Havaların ısınması ne anlama gelir? Kameriye’nin üst katına masa koyabiliriz anlamına gelir! Ama şimdilik bu kadar, takipte kalın!

Biterken çalıyordu: Guns & Roses – Civil War

12.03.2010

Maemtae

Uzun zamandır yazı yazmıyorum buraya, okul derken,Wizards derken,gerçekten yoruldum şu sıralar, uzunca yazmak istiyorum buraya, içimde birikenleri ve geriye kalanları kusmak istiyorum, nefretimi akıttığım metal bir zemin burası, asla terketmeyi düşünmediğim.