23.04.2009

Zaman ve Yıllar Sonrasının Tanımlanamayan Siluetleri




Denemeye çalışıyorum aslında, son günlerde hatırlayamadığım fakat gördüğümü bildiğim rüyaları hatırlamaya çalışıyorum.

Mutlaka sizede olmuştur, çok tanıdık bir nostalji hissi, çocukluğunuzla ilgili o kimi zaman sizi 1 2 saniyelik güçlü bir huzur ve sevgi duygusuna boğan kimi zamanda rahatsız eden geçmişinize ait imajlar.

Heh, işte son günlerde o tanıdık hisse çok fazla kapılıyorum. Kimi zaman okula giderken trende camdan baktığımda şak diye 2 3 saniyelik garip açıklayamayacağım duygulara kapılıyorum kimi zaman birden bire aklıma çok nahoş bir çocukluk anım geliyor ve o günkü moralim çöküşe geçiyor.

Nahoş şeyler dışında çok güzel anılarımıda anımsıyorum, aslında anımsıyorum demek çok doğru değil "o anıların bana verdiği nostaljik hissi hissediyorum".

Çocukluğumu geçirdiğim Heybeliada, müthiş eğlendiğim o ilkokul yılları,özellikle öyle arkadaşlar edinmişim ki ilkokulda hala onlarla görüşüyorum hatta ikisinin linki sağda duruyor.

Onları zaten her görüşümde nostaljik hislere kapılıyorum. Kocaman adamlar olduk fakat hala aynı şeyleri yapmaktan zevk alıyoruz, seneler önce cetveller yardımıyla edilen ışın kılıcı düelloları...

Bu nostalji hissi yakın bir zamana kadar yalnızca histi, artık rüyalarımada girmeye başladı, adını hatırlayamadığım fakat tanıştığımı ve tanıdığımı bildiğim insanlar görüyorum fakat isimleri aklımdan kaçıp gidiyor.

Sonra gecenin bir vakti kalkıp karanlıkta bunları düşünüp duruyorum, "kim onlar?" diye.

Bu konuyla ilgili tek endişem şimdi ki hayatımda ki insanların 10 sene sonra gece beni ziyaret eden simalar olmamasıdır.

Aslında geçen gün Dual Can FMA RP'sini 1 sene önce oynadığımızı söylediğinde bu konuyu düşünmeye başladım. 1 Sene önce 1.sınıftım, şimdi 2.sınıfım.

Zaman gerçekten ürkütücü, ve kaygısızca harcanmayacak kadar önemli.

12.04.2009

Geçit


“Geçit”

“Yaşamak izler bırakmaktır.”

“Geçmişin gerçek yüzü hızla kayıp gider. Geçmiş, ancak göze göründüğü o an, bir daha asla geri gelmemek üzere, bir an için parıldadığında, bir görüntü olarak yakalanabilir.”

Der 20.Yüzyılın en önemli fakat anlaşılamamış düşünürlerinden Walter Benjamin.

Geçtiğimiz yollar, zaman içinde varmaya çalıştığımız o nihai “son” ve belki de asla bilemeyeceğimiz “sonlar” ile bıraktıklarımızın zaman içerisinde kavuştuğu anlaşılmaz yankılar bizleri bu sonu gelmeyen tüketim toplumuna kendimizi sonsuza dek “üretmiş” bir insan etiketiyle bıraktığımız yerlerdir.

Yaşadığımız yaşam ve bu yaşam içerisinde geçtiğimiz farklı duygularla bezenmiş metaforik geçitler kendi varlığımızı kimi zaman sorgulamaya, kimi zaman ise benliğimizin gizlenmiş köşelerindeki o asla tanıyamadığımız “bizle” tanıştırır.

Geriye kalanlar ve bırakılanlar, Walter Benjamin gibi “Toplayıcıların” gözlerinde tarihin o gizlenmiş ve maddeci tarihçilerin değiştirdiği “gerçekler” ışığında kimi zaman unutulur kimi zaman ise toplumun gözü önünde “değer” kazanmak adına yüceltilir.

Bizler ki tarihin bilinmeyen (cek) kişileri, hatırlanmayan “hepadamları” “anonimleri” zaman geçtikçe kolektif bir bilinçaltı haline geliriz.

“Geçitler” bizleri kendi başımıza kişisel tarihimizle yüzleşmeye, kimi zaman köklerimizi bulmaya davet eden, herkesin sahip olduğu ve olacağı basit veya karmaşık labirentlerle dolu yolculuklara davet eden yapılardır.

Bu kimi zaman annenizin odasına açılan bir kapı olur, kimi zaman sizleri sevdiğiniz kişinin kollarına götüren yegane otoban olur, yada asla kaçamayacağınız ölümünüze götüren tabutunuz olur.

Geçitler hep oradadır, tarihin tozlu sayfalarında geriye dönüp biraz daha “us” bir şekilde kendinizle yüzleşmeye hazır olduğunuzda anahtarı bilinçaltınızda bulunan ve bulunmuş yollar,pasajlar,altgeçitler hep oradadır.

Bazen geçitlere gidecek başka geçitlere yolumuzun kaybolmaması için bizden sonra gelecek ve “kendi” adını haykırmaya cesareti olacak insanlara küçük ipuçları bırakırız. Bizden sonra gelebilsinler, yollarını kaybetmesinler,başarılmış olanın üstüne çıkabilsinler, kendilerinden iz bıraksınlar diye ve kimi zaman onları seviyoruz diye.

Kişisel olan gizli olandır,gizli olan özgür olandır,özgürlük kafamızda olandır,kafamızda olanlar hayallerdir.

Yaşamak geçitlerden geçmek, sonunu kimsenin bilmediği bir yolculuğa çıkmak ve bu yolculukta peşimizden gelecek olanlara iz bırakmaktır.
Bütün bu yolculukta tarihin peşinden bu heyecanlı dramanın sonunu görmek için gelen herkes kardeşimizdir.