1.03.2009

Ingmar Bergman : Persona




Bugün uzun süredir izlemek istediğim bir yapım olan "Persona" yı sonunda izleyebildim.

Pera Müzesi'nin düzenlediği Ingmar Bergman gösterimleri çerçevesinde izlediğim Persona ile Bergman çemberimi tamamladım.

Benim en sevdiğim yönetmen olup bütün yapımlarını izlemeye çalıştığım Bergman'ın Persona'sını bir türlü izleyememiştim, bugün izledim ve ne diyeceğimi bilemiyorum.

Öncelikle filmin konusundan biraz bahsedecek olursak;

Genç hemşire Alma ünlü aktrist Elisabeth Vogler'a bakmak için tutulur. Vogler aslında psikolojik ve fiziksel sağlığı yerinde olmasına rağmen kimseyle konuşmamaktadır.

Bunun üzerine klinik doktoru Vogler'ı hava değişikliği için hemşire Alma ile birlikte yazın kaldığı eve tatil yapmaya gönderir.

Vogler konuşmaz, Alma ise bu süreç içerisinde konuşmayan Vogler ile platonik bir "Diyalog" kurmaya başlar, bütün sırlarını ona anlatır ve adeta günah çıkartır, bir süre sonra Alma'nın karakteri, Elisabeth ile bütünleşmeye başlar.

Öncelikle günümüzde insanların kendilerine bir proxy seçip o proxy üzerinden yaşamlarının eksik kısımlarını idame etmeleri (proxy dediğim burada başka bir insan oluyor). Örneğin anneniz üniversite okumamıştır fakat sizin çok üniversite okumanızı istiyordur gibi bir sürü örnek proxy olarak nitelendirilebilir.

Sanatsal bir yapım olarak bakıldığında Persona döneminin çok ama çok ilerisinde bir yapıt.Kullanılan diyalekt ve biçim itibariyle sürreal öğeler her ne kadar çaktırmadan seyirciye yediriliyor olsada sinema perdesinde neyin gerçek neyin "kafalarının içinde" olup olmadığını anlayamıyor seyirci, bu sebeple film boyunca bir huzursuzluk hüküm sürüyor üzerinizde.

Açıkçası izlerken 60'larda nasıl böyle bir film çekilebildi diye düşünmeden edemedim,varlığınızı bütünden tehdit etmek isteyen, ve size bir takım şeyleri mutlaka sorgulatacak olan,insan olduğunuzu ve kusursuzluk maskelerimizin altında aslında hepimizin olmak istediği şeyin aynı olduğunu bizlere inkar edemeyeceğimiz şekillerde gösteriyor.





Şunu daha iyi anladım ki Bergman izleyiciyi rahatsız etmek istemiş,kamera açıları olsun, sonlara doğru karakterlerin iç dünyasının kurgulanışı olsun, kurulan kompozisyonlar olsun filmde doğru olmayan birşeyler var.

Sanki arkada bir set yokmuşta hayalet bir kamera oyuncuları çekiyor gibi, o ıssızlık ve yalnızlık havasını size sonuna kadar verebilen bir film.

Persona hayatımda izleyebileceğim en iyi "sanat eseri" idi. İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum fakat evde değil, gösterimi yapılan bir sinemada olması daha iyi olur,çünkü bazı filmler bunu hakeder.