3.11.2010

Ruh Halleri V

Anlaşılmamaz olmak, belki biraz anlaşılamaz olmayı istemek. Aslında insanların "durum" öykülerinden ibaret hayat. Çünkü "zaman" diye belirlediğimiz çizgide doğru bir şekilde ilerlemiyor her şey.

Bazen ise anlaşılamaz hisler hissetmek belki, sebebini bilemiyorsun, sadece yaşam dediğin o kara anaforun içinde bunlar var ve dönem dönem senin ruhuna çarpan sular gibiler. Bu tip keskin yaşamları dillendirmek oldukça zor. Anlatılamayan hikayeler ve utanç içinde geçmişe dönülmeye sebep veren sırlar ile dolu çünkü. En temiz, en sade olanın bile kendi karanlığına çekmek istediği fakat bazen dudaklarının ucuna gelen iki kelimenin dökülmesi ile anlaşılan korkunç sırlar bunlar.

Öğrenmek ise neyi değiştirir ki? Aslına bakarsanız "duygu yoğunluğu" denilen kavram sadece bir anafordan ibaret. Farklı renklerin birbiri ile ölüm dansı yaptığı dipsiz bir kuyu gibi.

Kristalden şanslar var orada, göz yaşları altından ve oldukça değerli, sonuçta ben size sadece tek bir ruhun hikayesini anlayabilirim, tek bir ruh, tek yaşam süreci.

Karanlıkta yaşam zor, alışmaya çalışıyorsun, alışabilirim diyorsun, bunu yapabilmek istiyorsun çünkü hayatında başarman gereken bir takım şeyler var. Bariyerler belki bunlar, yol kenarına konulmuş bariyerler. Biz ise ısrarla o bariyerlerin üzerine yürüyoruz, yol ise ölülere ait bir otoban, kenarları ise sisler içindeki mor bahçeler ile dolu.

Bazen oluyor işte, bazen gerçekten kayıp hissediyorsun, İstanbul'da yaşamak gibi bu, şehirleri güzelleyemezsin belki tam olarak fakat içinde yaşayanları güzelleyebilirsin. Fakat...ne gerek var değil mi?

İnsanlar diğerlerinin hayatlarına giriyorlar ve çıkıyorlar işte, engelleyemiyorsun bunu. Bazıları diğerlerinin hayatlarına dahil olmak için o anaforun içine zorluyorlar kendilerini, ruhani bir tecavüz gibi, bu sebeple kalabalıkları sevmiyorum, fazla ses, fazla düşünce ve ben sadece yalnız olmaya alıştım.

"Süper Ekstra Yerçekimi" böyle bir şey işte. Genel olarak insan duygularına yapılan güzelleme, çok spesifik bir şey yok aslında ortada. Bu hikayenin kahramanı da yok aslında çünkü çevrende insanlar yoksa varoluşun teyit edilemez ve sen kimseye hiç bir şey kanıtlayamazsın bu durumda. Yaşam böyle bir şey, herkes birbirinin ruhuna ahkam kesmek için kırmızı merdivenlerden bir bir çıkıyor.

Işıklar bir bir kapanıyor ve "Dansé Macabré" devam ediyor, her zamankinden daha karanlık saçları olan ve beyaz tenlere sahip kadın hepimizin ruhunu almak için birer birer bizleri sıraya sokuyor.

Ben asla düzen insanı olmadım, karşı gelmeye çalışıyorum, karşı gelmeye çalışacağım.

Çünkü zaten hepimiz ölülerin otobanında değil miyiz?

Hiç yorum yok: