9.01.2009

Değişim

Hissedebiliyordum.

Soğukta yürürken İstanbul yüzeyinde kalmış anılarımdan oluşan eski acılar. Yaşadığım şeyler, maceralarım, yavaş yavaş yazılan kişisel tarihim.
Hayatıma giren bir sürü insan,hayatımdan çıkan bir sürü insan, hayatıma soktuğum bir sürü insan, hayatımdan çıkardığım bir sürü insan, bir sürü işe yaramayan sosyal linkler.

Yavaş yavaş gökyüzüne baktığımda senelerin geçmesiyle kimi zaman hatırlayamamaktan, kimi zaman kasti olarak değiştirdiğim. Uykusuz gecelerle birlikte anılardan çok kabusa dönüşen eski günler.

"Geçmişimize güzel kıyafetler giydirip onları sunarız" demişti bana çok saygı duyduğum, hayatımda "Akıl Hocam" diyebileceğim tek kişi. Doğru söylemişti sanırım.

Bir süre sonra işime gelmediğinden değiştirdiğim geçmişim şimdi ise nasıl bir yöne gittiğini bilemediğim puslu geleceğim. Her zaman ne yapmak istediğimden o kadar emindim ki asla geriye dönüp pişmanlıklarıma bakmadım, çünkü onlara sahip olmadığımı sandım. Fakat şimdi kendi yarattığım, mükemmelleştirmek için yıllarımı verdiğim o insaları tek bakışta anlayabilme yeteneğimi kaybediyorum hızlı bir şekilde.
Süreç gerçekten hızlı işliyor,dün bir kişiyken bugün üç kişiyi daha analiz edemedim. O bildik "Bu kişi şudur ve şöyle hissediyor dikkatli olmalısın" diyen his artık sanki hafif bir rüzgar gibi geliyor ve onu hissedemiyorum bile.

Bütün bunların sebebi içimdeki "diğer yarımın" yok olmuş olması, yada bastırılmış.

Eskiden sinirlendiğimde,üzüldüğümde onu vahşi bir hayvanı kafesinden salar gibi salardım ve düşmanlarımı bir bir yoketmesine izin verirdim, planlar yapardı ve bunlara benim kafa yormam gerekmezdi.

Şimdi ise bomboş odamda oturuyorum ve düşünüyorum.

Acaba neden böyle oldu?

Neden beni hep kollayan öteki tarafım artık su yüzüne çıkmıyor, hissettirmiyor kendisini, bana o bildik güven duygusunu sağlamıyor. Tek hissettiğim insanların karşısında çaresizlik,güvensizlik,iki eli bir pabuca girme durumu.


O kadar çok güvenmişim ki bu yetime, o kadar çok kullanmışım ki bunu, bir gün gittiğinde ne bok yiyeceğimi asla düşünmemiştim.

Artık kendimi "özel" hissedemiyorum.

Artık senaryonun ana karakteri değil gibiyim.

Artık canım dışarı çıkıp "ben buradayım!" demek istemiyor.

Tek istediğim şey odamda yalnız başıma sonsuza kadar kalmak.

Güvenli dört duvarım arasında uzun ve yalnız günler istiyorum.

Çoğu zamanda ölmek istiyorum.

Yaşamın kıyısında bütün insanlarla beraber birşeyi beklemek, hepsinin iğrençliklerini, riyakarlıklarını,iki yüzlülüklerini görmemek, sadece saf ve temiz bir varlık olarak bu dünyayı terketmek.

O kadar çok istiyorum ki bunu, o kadar çok geçmek istiyorum ki sahnenin arkasına.

Bir keresinde o tadı almıştım, ölümün verdiği rahatlık, ruhumun hafifleyişi ve mutlak son.

Ama hayır...geri döndüm...

Ölmeme bile izin verilmedi, geri döndüm hiçbirşey olmamış gibi.

O günden sonra hayat enteresan bir hal almıştı aslında, öldüğüm günden beri...

Yeni insanları tanımlama yeteneğim, hayatı yaşanılır kılan açıklayamadığım olaylar,gördüğüm enteresan rüyalar ve kabuslar, tek başımayken "onunla" konuşmalarım.

O kadar özeldim ki,diğer insanların yalan söylediklerini anlayabiliyordum,bana kimse yalan söyleyemiyordu, anlıyordum! anlıyordum!

Fakat 2009 senesi ile birlikte sıfıra geri döndüm. Eskisi gibi boş bir adamım, diğer insanlardan hiçbir farkım yok,monoton,mazbut bir hayat...

Yaşadığımı hissedemiyorum,diğer insanların düşünceleri tarafından tecavüze uğradığını hissediyorum ruhumun. Eskiden bunun için korunma yöntemlerim vardı, fakat artık insanların delici bakışları ruhumu görebiliyor sanki, bu o kadar korkunç ve savunmasız hissetmeme sebep oluyorki...

Tek istediğim şey sadece bir kere daha, sadece bir kere daha oraya gitmeme izin verilmesi...

Fakat tekrar o kör edici silüetleri ve renksiz ışıkları görmekten korkuyorum, bu sefer oradan çıkamamaktan korkuyorum.

Kışla birlikte bütün derim soyuluyor, eskiden beni etkilemeyen soğuk, artık içime işliyor, akciğerlerimi donduruyor, dilim kuruyor,parmaklarım çatırdıyor...

Ve ben her gece tekrar kendimi yaratıcıya yalvarırken buluyorum;

"Bir kez daha, son bir kez..."

2 yorum:

Monthius dedi ki...

Soruna cevabım yok belki, ama olası bir tahminim var...

Gardını indirdin, çünkü artık ihtiyacın yok. İnsanları analiz etme yeteneğini kullanmayı bıraktın, çünkü ona da ihtiyacın yok. Seni olduğun gibi gören, kabul eden arkadaşların var, -ki sen de onları oldukları gibi görüyorsun...

Özel olmadığını mı düşünüyorsun? Gruptaki herkes için gayet özelsin. Bizden birisin. Bu bence yeterince özel olduğunu kanıtlıyor...

Yazdığın ve yitirdiğini düşündüğün özelliklerine ihtiyacın yok, eğer bir gün olur da ihtiyacın olursa da gerekirse Voltron'u oluşturur beraber yaparız o gözlemleri, analizleri hep beraber... Ama baştan söyleyeyim, ben kafası olucam. =)

Mert Günhan dedi ki...

Bende çükü!