21.01.2011

Sigara Küllerinden Zaman Tünelleri

Çok uzun zaman, belki anlam verilemeyen sabahtan akşama kadar çalışılan gecelerin, kendi içindeki garip soğurulmuşlukları gibi.

Şişli'de bir oda bir salon hatırlıyorum. Bayram'dı belki, ben hala İstanbul'daydım. Gittiğim pek çok yerden birisi, hatırlayamadığım şekilsiz suretler, gece vakti, akıp gidiyor.

Kelimeler sarf ediyoruz, hani, etmiş olalım diye, maksat, insan gibi olmak. Öyleymiş gibi yapmak.

Çok paramız yok, o gece tek eğlencemiz birbirimiz. O gece de bitiyor tabii, bir daha ne ben onu görüyorum, ne o beni görüyor.

Sigaramı unutuyorum, geri dönüp almaya bile gitmiyorum, belki ev onun bile değildi, pek bir yabancı ve rahatsızdı içerideyken.

Soğuk, eve dönüyorum.

Kalabalık, uzaktan yürüyorum.

Bir başka gün, rıhtımda yalnız başıma sigara içiyorum, bu sefer başka birisi yanımdaymış gibi, ama hayır, tam bu noktada, başkası ile, iki sene önce belki oturuyordum, geçmiş ve yaşadığım an birbirine geçiyor, hakikatten, ben onunla birlikteyken ne düşünüyordum? Bana pek çok anlamsız, büyük ihtimalle yalan olan şeyler anlatmıştı, inanırmış gibi yaptım.

Ama şu an bahsettiğim andayım, başka bir gün, başka birisiyle, başka bir zaman oturmuş olsam bile, ama hayır, daha önce başkası ile de biraz ilerisinde oturmuştum, bu sefer onunlaydı sanırım.

Bir öncekinde diğerinden ayrılmıştım, iskelenin orada, ama o zamanlar o iskele var mıydı, yeri değiştirilmişti diye hatırlıyorum? Kafayı yemek üzere gibi hissediyorum.

Dışarıya adımımı atıyorum, tamam, bu sefer evdeyim, hayatımda stabil olan az şeyden birisi bir süredir bu ev, koridorun sonundaki karanlık odam, bunlar tanıdık şeyler, burada değişiklik yok.

Hayır, var, bir saniye, var.

Balkonda dizüstü bilgisayarımlayım, hayır, hayır o zamanlar dizüstü bilgisayarım yok sadece kitaplar mı vardı? Dur...İnterneti bedavaya çekmeye çalışıyorum, kablosuz. Soğuk tabii.

Ama hayır, bu anıda değil, odanın bir köşesinde duvarlara bir şey karalıyorum, yanımda eski arkadaşlarımdan birisi var, şimdi görüşmüyoruz, ben resim çiziyorum, onu çiziyorum hatta, o sırada duvarlara bir şey yazıyorum, o hatta bir örnek veriyor şunu yazsana diye. "You don't have to worry about me it's all good..." diye giden bir cümle, galiba onunla çok sardığımız indie gruplarının sözlerinden birisi, belki Bright Eyes.

Kalem elimden düşüyor, bunu hatırlıyorum işte, yaz ayı, Jorge Semprun - Ölüme Doğru okuyorum galiba, bundan da emin değilim, sonra yataktayım, o gelmiş, kahverengi saçları çok uzun, ona huzurlu bir şekilde sarılmış film izliyorum, beraber izlediğimiz ilk film, Ben X izliyoruz. Ben hayatımda ilk kez mutluyum, gerçek anlamda, o an ölsem, mutlu bir insan ölürdüm.

Fakat, iyice karıştı, Jorge Semprun diyordum, bir köşede okumaya devam ediyorum, ama ben hala ona sarılmışım, geçmişteki yansımam bana bakıyor, o sırada odanın ortasında 15 yaşında bir ben içinde ne yapacağını bilemediği duygulara sahip, 16 yaşındaki ben balkonda sigara içiyor kış ayında, 17 yaşında başka bir ben zayıf ve şekilli vücuduna bakarak gölge boksu çalışıyor yarın bir kızla buluşacak. O sırada pek çok arkadaşım geliyor, kalıyor, eğleniyoruz, küçücük odada, bir festival gibi sanki, farklı farklı insanlar, bazıları sadece hayatlarında bir kere geliyorlar, bir daha gelmeyecekler.

Sonra, sonra...

Bu anıyı çok iyi biliyorum, bu kötü bir anı.

Gece vakti 2 suları, 21 yaşındayım, telefonda konuşuyoruz, kavga ediyoruz galiba, saçları artık daha kısa, kısa saçta yakışıyordu ona, her şeyin yakışacağını düşünürdüm ya, gömlek giyince de çok güzel olurdu, zaten bana renkli gömlekleri o alıştırmıştı, yoksa ben hep siyah giyinirdim, şimdi ki gibi.

Telefonda konuşuyoruz, her zaman ki kavgalarımız gibi, birazdan her şey düzelecek ve birbirimize "Seni seviyorum, biliyorsun değil mi" gibi 2.5 yıllık bir ilişkinin gerektirdiği cümleleri kuracağız, sonuçta, biz birbirimizi seviyoruz, asla birbirimizi incitecek bir şey yapmayız...değil mi?

Hep ben ona "Ayrılalım" derdim, tabii o istemeyecek, bunu biliyorum, ama benim amacım "Bak ben istersem ayrılırım, ayrılamayacak olan sensin" mesajı vermek sürekli, güç oyunu ya bu, aklımca.

Malum soruları ısrarla sordum, hepsinde aynı cevap, yoktu, gerçekten yoktu.

Sakinleştikten sonra, ben bu anı ilk defa dışarıdan görüyorum, o an, telefonda duyduğum kelimeden sonra, gözlerimde bir şeyler parçalanıyor, bir anda bütün yaşam enerjim çekilmiş gibi oluyor, bir şeyler o an değişiyor.

Galiba o an duyduğum kelime

"Bence bir süre ayrı kalsak daha iyi."

İkna etmeye çalışıyorum, gördüğüm kadarıyla.

İkna olmuyor, ilk defa, bir sebebi var, bir şeyler engelliyor.

Salak gibi ben sormaya devam etmişim tabii, baya saf görüyorum kendimi onları sorarken, suratım bile değişiyor.

"Bir süre için ama yani? Sonra yoluna girecek değil mi? İkimiz içinde iyi olacak, daha mantıklı böyle, haklısın."

Ne cevap veriyorsa, 2 saniyelik huzur sekansı sunuyor bana cevaplarıyla, sonra gene çıldırıyorum.

O andan sonra olacak şeyleri kendim görmekten utanıyorum, oda blurlaşıyor, ilerki saatlerde hayatımda ilk kez başka bir insan için ağlayacağım çünkü, midemi bulandırır, hatırladıkça.

Sonraki günler hızlı geçiyor, ben okula gitmeye çalışmışım sanırım, erken dönmüşüm, gitmemişim bazı günler, içki içmediğim halde sürekli kredi kartının limitlerine oynayan alkol alımları başlamış, paket paket sigaralar, gece vakitleri dışarı çıkmalar.

Bir gün sabah dışarı çıkıyorum, hafif alkollü, sonra akşamüzeri geliyorum,gelir gelmez bilgisayara hızlıca bir şeyler yazıyorum, galiba onun MSN'ine baktığım gün, görmemem gereken şeyler görüyorum. Bundan sonrasını gene geçiyorum, o gün, hatırlamak istemediğim şeyler oldu.

Ertesi sabah, Cumartesi, sabaha karşı gene evden çıkıyorum, akşam 2-3 gibi gireceğim odaya, hayatımda sonsuza kadar bir takım şeyler ölmüş olarak geleceğim.

Şu anda saat 10:49, bu satırları yazarken, işlerim bitti, sigara içerken, arkada "Yakup - Odada" çalıyor. Birisi beni izliyor sanki, birisi beni izliyor, gelecekten bir yolcu, beni izliyor, bunları yazabilmek için.

Hayalden bir dünya, gerçekten çok uzakta, rüyadan bir odada, bu odada, duvarıda yazılar hala duruyor, fakat, başka birisi var.

Hiç yorum yok: