16.12.2010

Geceler ve Seçimler

Neler olduğunu hatırlayamıyordum, gecenin geç saatlerindeydi. İstanbul gece 12'den sonra, özellikle benim gibi ara sokakları ve ağacı bol semtlerindeyseniz, bir anda ölüyor gibi. Sessizlik çöküyor şehrin bazı bölümlerine, ölüm sessizliği. Özellikle mevsim kış ve fırtına var ise.

O gece neden evden çıktığımı hatırlamıyorum, sigara almak için olabilir veya olmayabilir, evde yalnız olduğumu hatırlıyorum, ailem neredeydi...anımsayamadım. Gece 01:00 ve 02:00 arası vuku bulmuştu herşey. Sigara almak için çıkmıştım galiba, üzerime kalın parkamı, sigara paramı ve kimliğimi alarak dışarı çıktım. Soğuk inanılmaz bir şekilde insanın yüzüne vuruyordu, saçlarım uzundu o dönemler, her rüzgar estiğinde perçemlerim suratımı kamçılıyordu. Elimi cebime attım ve son paketimden bir sigara yaktım. Sigaramın ateşini dövüyordu soğuk hava resmen. Bütün bakkallar kapalı olduğu için tek şansım apartmanımdan 300-400 metre uzaktaki sahile doğru bulunan tekeldi.

Aşağı ara sokaktan gitmek istememiştim, daha önce orada başıma çok olaylar geldiği için, kimsenin olmadığı gecenin bu saatinde apartmanın arkasından dolanıp ana yoldan gitmeye karar vermiştim. Erenköy, Kazasker tarafları geceleri pek bir güzeldir, bir o kadar da tehlikeli. Tekel'e varmıştım. O kadar soğuktu ki, bütün cildim kızarmıştı, çok ciddiye almamıştım havayı fakat ciddiye alsaymışım keşke diye içimden geçirdiğimi hatırlıyorum.

Sigarayı alırken tekel kapatıyordu zaten, vaktinde yetişmiştim, zaten bu havada dükkanını gecenin ikisinde açık tutmak için deli olmak lazımdı. Eve geri dönmek için gittiğim yolu yürüyecektim, gözümde büyüyordu bu soğukta fakat elden ne gelirdi? Yolda tam önümde eve dönen orta yaşlı bir adam olduğunu farkettim, elinde çantası ile hızlı adımlarla yürüyordu. Evden çıkarken gelişigüzel giyindiğim için tekin bir görüntü sunmadığımı anladım, adam gecenin bir vakti benden çekinerek hızını arttırmıştı.

Tam yol ayrımında benim gitmeyi tercih etmediğim yoldan döndü, ara sokağın başında bekleyen bir tip olduğunu gördüm, paytak paytak yürüyerek adamın yanına gitti. Adam onu görünce yönünü değiştiremedi ve kararlı bir şekilde ilerlemeye devam etti. Ben ise durumun farkına varmış, o sokağa sapmadan dümdüz gidiyordum hızlı adımlarla.

Son gördüğüm şey paytak yürüyen adamın çantalı, evine dönen adamı bir köşeye kıstırıp dövmesi idi.

İki şeyi düşündüm; eğer saldırganın bıçağı var idiyse, yardım etmeye gittiğimde ben de kendimi tehlikeye atmış olacaktım, bundan korktum. Diğeri ise evime hiç bir şey olmamış gibi dönersem, bu adamın hayatı tehlikeye girebilir, ailesine geri dönemeyebilirdi.

Eve koştum, telefonum yanımda olsa polis çağıracaktım fakat yanıma almamıştım. Kapıdan içeri girdiğimde nefes nefeseydim, ne yapacağımı düşündüm, oraya geri gidersem eğer adam kaçtıysa bu sefer ben yalnız olacaktım ve bir hiç uğruna tehlikeye atacaktım kendimi. Polisi arasam, polis oraya gittiğinde zaten çok geç kalınmış olacaktı.

İşin sonunda, karışmak istemediğimi fark ettim.

Ertesi sabah erkenden olayı bakkallara soruşturdum, kimse etrafta kötü bir şey duymamıştı, kimse bir gasp, bıçaklanma olayı bilmiyordu.

Buradan adamın başına bir şey gelmediğini varsaydım.

Fakat hala her gece sigara almaya çıktığımda iki şey aklıma takılıyor.

O gece ne olmuştu?

Ve aynı durumda olan ben olsaydım o adam bana yardıma gelir miydi?


Hiç yorum yok: