24.12.2009

Arcana'nın Son Günü


Korkuyla bekledik hepimiz, korkuyla. Yere göğe sığdıramadığımız tanrılar, değer verdiğimiz o büyük tanrılar,herşeyiyle beklediklerimiz ve herşeyiyle bizi sevenler. İhanet ettiler.

Koca gezegende o kadar az kişi kaldık ki artık, herşey yok olmuş gibi, herşey kurumuş, herşey çorak ve koyu sarı renkte. Uzun zamandır inandığımız tanrılar dövüyorlar dünyayı sanki çekiçle bir demire vurur gibi vuruyorlar. Her sallantıda gökyüzü başımıza yıkılacak gibi oluyor, son kalanlarla beraber her gecemiz korku içinde geçiyor. Sığınağımızın tepesinde kilometrelerce büyüklükte varlıklar, dünya sallanıyor her adımlarında. Gözlerimiz göremiyor artık, zehirli bulutlar yeşil gece ışıkları ile karışıyorlar güneş battıktan sonra, bu ışıkların ardında devasa boyuttaki tanrılar, her gece savaşıyorlar, bulabildiklerini öldürüyorlar, bizi öldürüyorlar. Belki bunu istemiyorlar fakat biz fazla küçüğüz, onların önem verdikleri ölçütlerde olamayız.

Günler geçmiyor, sığınakta sadece bir avuç insanız, diğerlerinden haber alamıyoruz, nerelerdeler bilemiyoruz, tek bildiğim hissettiğim nefret, herşeye karşı.

Hiç başınıza geldi mi? Bazen bir nefret duyarsınız, bu yaşadığınız birşey olabilir, bu size ihanet eden birisi olabilir, bu sizin sevdiğiniz birisinin ölümünden sonra kabullenemediğiniz için tanrıya duyduğunuz nefret olabilir. Kara, dipsiz, sonu olmayan bir nefret.

İşte bundan bahsediyorum, ancak dünya yandığında acımın dineceğini düşünüyorum, ancak herkes öldüğünde, dünya üzerinde tek bir canlı varlık kalmadığında dinecek kadim acım.
Bu koyu kan kırmızısı nefretim vücudumda,ruhumda,bütün korteksimde cayır cayır yanıyor. Her geçen gün ruhumu biraz daha bitiriyor, yakıyor, azaltıyor, kullanıyor. Aynı benzinin ateş alması gibi, insan kalıntılarını görüyorum rüyalarımda bazen. Kilometrelerce büyüklüğünde cesetlerden ve kemiklerden oluşmuş insan kalıntıları. Elime benzini alıyorum ve alttan itibaren boşaltıyorum, hepsini yakıyorum usulca ve ısınmaya başlıyorum.
Harika bir duygu. İnsanların hepsi cayır cayır yanıyorlar ve ben sadece izliyorum, nefretimin ruhumu tüketmesi gibi, o beni tükettikten sonra rahat bir şekilde toprağın üzerine atıyorum kendimi, yıldızlar hala görünüyor, yıldızlar hala çok güzel, yıldızlar hala çok duru...

Pek çok şey düşünüyorum, kimi zaman kozmik şeyler, kimi zaman Tanrı'nın kendisi, kimi zaman unuttuğum geçmişimden tanıyamadığım veya hatırlamadığım silüetler ve çocukluk anılarım.

Ne kadar yıl geçti? Bin? İki bin? Ne kadar çok farklı gerçeklikleri dolaştım? Nerelere gittim ve neler yaşadım?

Bunları yaparken asla yalnız olmadım, kimi zaman benim kadar güçlü pek çok yoldaşım yardımcı oldu bana, kimi zaman bizzat kendim başka boyutlardan veya gelecekten gelip el uzattım kendime. Ama hep yanımda ruhumun yarısı vardı. Baphomet oğlu Orexis hep benimleydi. Bana güç verdi, beni korudu, kimi zaman feda etti kendisini benim için fakat asla yılmadı.

Artık oda gitti, iblislerin ve meleklerin soyu kuruyalı yüzlerce yıl oldu, sadece efsaneler ve eski ahitlerde yaşıyorlar artık, benim şahit olduğum şeyleri anlatsam bile kimse inanmaz. Bütün astral kapılar, bütün paralel gerçeklikler yok oldu, insanlığın tek Tanrı'sını ise kendim öldürdüm ellerimle zira Lucifer aynı şekilde.

Korkunç güçlere hükmettim, farklı gerçekliklerde kendi egomu tatmin etmek için istilalar başlattım, gezegenler yönettim.

Herşey oldum ama herşey, bütün herşeyi yaşadım. İnsanlığın potanisyelini ve limitlerini gördüm, hiç tahmin etmezdim kendi limitlerimi göreceğimi. Ben ki normal bir insanken bir Tanrı'dan fazlası olma mertebesine ulaşmış bir varlıktım, insan olarak ölüyorum, öleceğim.

Orexis gittiğinden beri hiçbir gücümü kullanamıyorum, kendimi korumak için kılıcımı bile kaldıramaz haldeyim, vücudum yaşlanmıyor hala, Orexis'in bana bıraktığı hediyelerden birisi bu, yaşlanmıyorum ve hasta olmuyorum fakat ölümsüz değilim, bir kılıç darbesi veya bu sığınaktan uzak kalırsam öleceğim kesin. Psikolojik sorunlar ise Orexis artık zihnimi güçlendirmediği için tohumlarını salmış durumda, paranoya, depresyon, insan olmanın getirdiği bütün negatif şeyleri yaşıyorum artık, hoşuma gitmiyor, bunu istemiyorum.

Biyolojik anne ve babamın bana koyduğu ismi unuttum, yüzlerce farklı isimler yüzlerce farklı diyarda biliniyorum fakat gerçek ismimi bilmiyorum, trajik...

Sığınağın tepesinden sesler geliyor, büyük ihtimalle yakınlarda "tanrılar" savaşıyor, günün birinde bu sığınağı bulacaklar ve öleceğiz...

Bir Tanrı'dan az ve bir insandan fazlayım...

Hiç yorum yok: