13.10.2009

Doğum


Bir ameliyat masasında uyandığımı hatırlıyorum, vücudum kaskatı kesilmiş haldeydi, herşeyi görüyor duyabiliyordum, vücudumda herhangi bir hissiyat ise söz konusu değildi.

Kesif bir hastahane kokusu geldi burnuma, hastahane ve metal kokusu, anlam veremedim, soğuktu.

Sonra kendimle ilgili birkaç şeyi düşündüm? Kimdim ben? Bu soruları soracak kadar "bilinçli" olduğuma göre unutmuş olmalıydım, kim olduğumu bilmiyordum bu sebeple panikledim. Kopuk oldu sanki biraz herşey, düşündüğümün farkındaydım fakat bu düşünceler sıralı bir şekilde faks makinesinden çıkar gibi işleniyordu kafamda. Bunu hissediyordum evet.

Bir doktor sürekli olarak vücudumun üzerinde çalışıyordu, kan yoktu, kan kokusu almadım, kan kokusunu nerden duyduğumu hatırlamıyorum. Yaşamımla ilgili pek çok şey gibi.

Kafamın içinde milyonlarca düşünce,duygu,çelişki dolaşıyordu fakat hiçbirisine odaklanamıyordum. İlk önce kendi benliğimle ilgili panikledim, sonra çevrem ile ilgili, tümden gidiyordum. Bunun bir adı vardı okulda öğrendiğimi hatırlıyorum fakat ne okuduğumla ilgili hiçbir fikrim yok, acaba felsefemi okumuştum?

Doktor sevecenlikle suratıma bakıyordu, yanında ise güzeller güzeli bir kadın vardı, kadın doktora yardım ediyor gibiydi.

Böyle birşeyi ilk defa görüyordum, androidler benim uzmanlık alanımdı, hatta bununla ilgili bir doktora tezim, kitaplarım ve kendi üretimim olan basit androidler vardı. Fakat bu yaşayan bir Frankenstein canavarıydı. Zamanın en güçlü işlemcileri beyninin yarısını kaplıyordu, sekiz çekirdekli bu korkunç işlemci onun duygularını, düşüncelerini ve algılarını kontrol ediyordu fakat bu işin kontrol kısmını beyin uyguluyordu. Ayrıca dikkatimi çeken başka birşey daha vardı ki; Bu işlemcinin bir işletim sistemi üzerinde çalışmasıydı. Bu insanın üzerine bir işletim sistemi yüklemişlerdi, belirli saat aralıklarında bu sistem yüzünden genç adamın vücuduna bir toksin salgılanıyordu. Bu toksin yüzünden beynin hafızayı ve duyguları kontrol eden kısmı sürekli olarak kısmi bir felç halindeydi. Yani kim olduğunu bilmeden, sadece emirleri algılayabilsin diye yaşayan bir varlık haline getirilmişti.

Hayatımda hiç böyle birşey görmemiştim, vücudun yapılanmasında gencin kendi bedenini kullanmışlardı fakat üzerindeki hırpalanmış zırh ile pek çok yapay parça eklenmişti.Özellikle organların çoğu yapaydı, akciğerler sentetikti, boşaltım sistemi ise vücudun düzenli aralıklarla bu zırhımsı deriden kırmızı bir sıvı akıtması ile oluyordu. Güneş ışığından başka birşeye ihtiyaç duymuyordu, güneş ışığında kendisini şarj eden bu beden anladığım kadarıyla bir ay boyunca ışıksız ortamda çalışır durumda kalabilirdi.

Bu teknoloji şaşırtıcıydı, fakat büyük ihtimalle düşmanın eline geçtiğinde tanınmasın diye onu üreten şirket bütün sistem dosyalarını ve onun tanınmasına izin verecek herşeyi silmeye programlamıştı işletim sistemini.

Yani ya ben yeni bir kişilik yazacaktım, yada eski kişiliğini bu toksini salgılayan sistemi devre dışı bırakıp tekrar ona yükleyecektim, anılarını unutmak istiyormuydu bilmiyorum fakat etik olan bu diye düşündüm.

Böylece yaklaşık 54 saatlik bir operasyondan sonra en sonunda sistemi devre dışı bırakabildim.



Zaman kavramımı yitirmiştim fakat en sonunda birşeyleri hatırlıyor gibiydim, nazik doktor sonunda gülümseyerek bana adımı sorduğunda bende gülümseyerek cevap vermiştim ona, hala dün gibi hatırlarım, yeni yaşamımın başlangıcıydı o gün;

Adını hatırlıyormusun evlat?

Adımı hatırlıyordum, fakat yalan söyledim...O isimle beraber hatırlamak istemediğim anılar ile gözlerim dolmaya başlamıştı.

Beni bu hale getirmelerini kendim istemiştim...Ve artık ne kadar yanlış bir karar verdiğimi daha iyi anlıyordum akmayan gözyaşlarım sayesinde...

Hiç yorum yok: