11.09.2009

Yokedilebilen ve herşey


Burada iletişim araçlarının genelinin aslında materyal bir obje olması sorun teşkil ediyor. İnternet ve Medya ağlarına baktığımız vakit aslında hepsinin kaynağının fiziksel boyutları ne kadar olursa olsun en nihayetinde materyal objeler olduğunu görürüz. Borsa, ticaret, para, yaşam,savunma,cinsellik gibi hayatın pek çok alanında büyük oranlarda dominasyon sağlayan internet ağlarının sadece serverlara fiziksel bir güç uygulandığında çökecek olması demektir bu.
Manyetik alanlar bozulduğu zaman bildiğimiz anlamdaki modern yaşamın bir anda yok olması demek bu. Bütün insanların duygularını düşüncelerini bir ağ halinde birbirine bağlayan bu yapay dünyanın çok basit nedenlerle tamamen yok edilebilir olması onu anlamsız yapabilir mi gerçekten bu benim cevap aradığım sorulardan birisi uzun süredir.

İnsanların beyninde oluşturulan simülasyon olgusunu yaratan aslında başından beri ilkel içgüdüler olmalı. Eğer yaşam simüle edilmiş bir gerçeklik olarak düşünülürse pekala insanın temelinde yatan özünden çıkış alarak kurduğu karakteri ve toplumdaki yeri bir nevi kabul edilebilir oluyor. Din gibi kavramların ortaya atılması ile özellikle insanlar yaşamlarında kendilerini ulvi amaçlara sahip bireyler olarak görebiliyor, anlam arayışlarını yanlış yerlerde yapabiliyor ve en önemlisi kendini diğer şeylere kapatabiliyor. Kafamızda simüle edilen gerçekliğin sınırlarının ortadan kaldırılması bir nevi sanat ile mümkün kılınabilir. İnsanlar önlerine hazır gelen şeylerle kendilerini limitlerler. Medya manipülasyonlarının ve sürekli sonu gelmez dizilerin, yarışmaların, asparagas haberlerin en büyük amacı budur, zihinlerin odağını daraltmak, kişiyi küçülen dünyasında hapsetmek ve orada kalmasını sağlamak.

Sanat insanları bu kapıdan çıkmaya davet ediyor bir nevi. Kişinin kendine özel yaratımları ve yaratma gücünü farketmesinin insanlar üzerinde etkisi muazzam. Özellikle güncel sanat yapıtlarında interaktivite bu sebeple önemli bir faktör, insanları ortak bir yaratıma dahil etmek ve bunun içinden kendi fikirlerinin oluşmasına yardımcı olmak, bence bu sanatçının en önemli misyonu olmalı ki burada tekrar "farkındalık" kavramına geri dönüyoruz sanırım.

Buna biraz ayna içinde ayna etkisi denilebilir. Her bakışta kendini görmek fakat aslında kendi yansımanın yansımasının yansımasındaki derinliğe şahit olup özgürleşmek belki.

Tabii hepsi tartışmaya açık her zaman ki gibi.

1 yorum:

Ahmet Kamil Keleş dedi ki...

"Bütün insanların duygularını düşüncelerini bir ağ halinde birbirine bağlayan bu yapay dünyanın çok basit nedenlerle tamamen yok edilebilir olması onu anlamsız yapabilir mi gerçekten bu benim cevap aradığım sorulardan birisi uzun süredir."

Bir şeyin kolay yok edilebilir olmasının onu anlamsız kılması için bir sebep göremiyorum. Bilgisayar gibi komplike sistemlerin hassas kalması kaçınılmazdır, her komplike sistem gibi. Kolaylıkla yok edilemeyecek çoğu şey anlamsızlıklar barındırır, düşünce kalıpları bunun en iyi örneği. (bilgisayarların, düşüncelerin her türlü yansımasını saklayacak yapıda olması da olayın başka bir yönü)


Güneş fırtınası benzeri bir afet sonucu bütün elektronik haberleşmenin sonlanması insanoğlunu afallatacaktır elbette. Ama aklıma Japonya'da matbaa ilk kullanılmaya başlandığı zaman uygulanan, bizim bugün kullandığımız Internet'e benzeyen sistem geliyor. Güneş fırtınası, insanların bilgi birikimlerini ve kitapları ortadan kaldırmadığı sürece insanoğlu bir şekilde ilerlemenin yolunu bulacaktır yine.